23 Kasım 2013 Cumartesi

Kim bilir?



"Adamın biri Washington metro istasyonunda yere çömelir ve kemanını çalmaya başlar; soğuk bir ocak ayı sabahıdır. 45 dakika boyunca 6 Bach çalar. Çoğu insanın işe gitmek için hareketlendiği bu yoğun saat süresince 1100 kişinin istasyonun içinden geçtiği hesaplanır.Üç dakika geçer orta yaşlı bir adam müzisyenin çaldığını fark eder. Yavaşlar, bir kaç saniyeliğine durur ve sonrasında aceleyle ilerler yapacaklarından geri kalmasın diye.

Bir dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.

Bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli adam işine geç kalmıştır.

En çok dikkat eden ise uç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisini durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.

Kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre bekler. 20 kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam ederler. 32 dolar toplar kemancı. Gösterisi bitip etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. Kimse alkışlamaz yada tanımaz.

Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.

Bu olaydan iki gün önce biletlerinin ortalama 100 dolar olduğu konserin biletleri yok satmıştır.

Bu gerçek bir hikayedir. Joshua Bell'in bu metro istasyonunda kimliği belirsiz bir şekilde verdiği konser Washington Post tarafından algılama, zevk ve insanların önceliklerini kapsayan sosyal araştırmanın bir parçası olarak tertip edilmiştir.

Özet olarak : Ortak bir çevrede, uygunsuz bir zamanda güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup da bunu takdir ediyor muyuz? Bir yeteneği beklenmedik bir içerikte tanımlayabiliyor muyuz?

Bu araştırmadan edinilecek muhtemel sonuçlardan biri şudur:

''Eğer dünyanın en ünlü müzisyenlerinden birinin dünyada yazılan en iyi eserlerden birini çalarken onu durup dinleyecek bir dakikamız bile yoksa, acaba daha neler kaçırıyoruz hayatta?''

Bir dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.
Bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli adam işine geç kalmıştır.
En çok dikkat eden ise uç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisini durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.
Kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre bekler. 20 kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam ederler. 32 dolar toplar kemancı. Gösterisi bitip etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. Kimse alkışlamaz yada tanımaz.
Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.
Bu olaydan iki gün önce biletlerinin ortalama 100 dolar olduğu konserin biletleri yok satmıştır.
Bu gerçek bir hikayedir. Joshua Bell'in bu metro istasyonunda kimliği belirsiz bir şekilde verdiği konser Washington Post tarafından algılama, zevk ve insanların önceliklerini kapsayan sosyal araştırmanın bir parçası olarak tertip edilmiştir.
Özet olarak : Ortak bir çevrede, uygunsuz bir zamanda güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup da bunu takdir ediyor muyuz? Bir yeteneği beklenmedik bir içerikte tanımlayabiliyor muyuz?
Bu araştırmadan edinilecek muhtemel sonuçlardan biri şudur:
''Eğer dünyanın en ünlü müzisyenlerinden birinin dünyada yazılan en iyi eserlerden birini çalarken onu durup dinleyecek bir dakikamız bile yoksa, acaba daha neler kaçırıyoruz hayatta?''
Bir dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.
Bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli adam işine geç kalmıştır.
En çok dikkat eden ise uç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisini durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.
Kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre bekler. 20 kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam ederler. 32 dolar toplar kemancı. Gösterisi bitip etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. Kimse alkışlamaz yada tanımaz.
Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.
Bu olaydan iki gün önce biletlerinin ortalama 100 dolar olduğu konserin biletleri yok satmıştır.
Bu gerçek bir hikayedir. Joshua Bell'in bu metro istasyonunda kimliği belirsiz bir şekilde verdiği konser Washington Post tarafından algılama, zevk ve insanların önceliklerini kapsayan sosyal araştırmanın bir parçası olarak tertip edilmiştir.
Özet olarak : Ortak bir çevrede, uygunsuz bir zamanda güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup da bunu takdir ediyor muyuz? Bir yeteneği beklenmedik bir içerikte tanımlayabiliyor muyuz?
Bu araştırmadan edinilecek muhtemel sonuçlardan biri şudur:
''Eğer dünyanın en ünlü müzisyenlerinden birinin dünyada yazılan en iyi eserlerden birini çalarken onu durup dinleyecek bir dakikamız bile yoksa, acaba daha neler kaçırıyoruz hayatta?''

12 Kasım 2013 Salı

Teoman-Uçurtmalar


Dışarıda yağmur yağıyor ve bu şarkı yağmura çok yakışıyor.Bense kısık kısık dinliyorum.  Iyi dinlemeler

9 Kasım 2013 Cumartesi

Dünden hallice...












 Bugün biraz mutlu uyandım desem yeridir.Günlerdir kendime çok ayıp ettim.Biricik vücuduma doğru düzgün birşeyler girmiyordu kaç gündür.Ne kahvaltı yaptım ne yemek yedim.Abur cubur geçirdik kaç günü.Bugünde biraz mutlu uyanınca kalktım kendime güzelce bir kahvaltı hazırlardım.Güzelce bir keyif yaptım.Pencereleri açtım.Işık girdi odama günlerden sonra...
  Herşey insanlar için bu hayatta.Yüce Rabb' im her şeyin sabrını veriyor.Dün içini ezen ağır yük bugün seni kuş gibi hafifletiyor.Sadece biraz sabır... Haline şükret ve sabret..
Aslında şöyle mantıklıca bir düşününce anlıyorsun üzülmemen gerektiğini...Insan bu kadar üzer mi hiç sevdiğini? Üzüyorsa sevmiyordur kardeşim! Açık ve net...
Bunu anlayınca için rahatlıyor aslında.Değmediğini hissediyorsun. Iyi ki bitmiş diyorsun.Gerçek yüzünü gördüğüne seviniyorsun bir yandan.Şimdi bu kadar üzen insanla ilerde hayatını birleştirdiğini düşünsene.O zaman daha büyük mahvolmaz mıydı hayatın?
 Aslında yavaş yavaş idrak ediyorum olanları. Her şeyde bir hayır var derler ya öyle aslında.Beni hiç bi yönden haketmeyen bir insan.Rabbim ona güvenmemem gerektiğini bana kaç kere gösterdi.Ben görmek istemedim her seferinde.Kim bilir kaç kere aldattı.Artık bunları düşünmüyorum geçti gitti...Aslında benim en büyük üzüntüm de kırgınlığımda kızgınlığımda kendime.Şöyle bir söz var ya hani : "Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur" .
Sonunun böyle olacağını bile bile yanılmak istedim,güvenmek istedim.Belki ihtimal milyonda birdi ama denedim.Bu kim bilir kaçıncı ayrılıp barışma.Kendime kızıyorum en çok bu konuda.Hiç bi zaman onu reddetmediğime üzülüyorum.Eminim onu reddetseydim daha kıymetli olurdum.Offf...Amaaan bugünlük yeterli sankii.
 Neyse bugünde içimi döktüm sevgili günlük.İyi ki varsın.Sonra görüşürüz. :*

8 Kasım 2013 Cuma

Öfkeyle Kalktım Ama...

 En büyük sorunum galiba öfke kontrolü...Yapamıyorum bir türlü beceremiyorum ben bunu.Çoğu kez haklıyken haksız duruma düşüyorum.Yine yapamadım.O manzarayı gördüğüm anda tutamadım kendimi.Ağzıma geleni söyledim canımın acısıyla...Sanki kuyruğuna basılmış kedi gibi oraya buraya saldırıyorum.Canım nasıl yanıyor...Saçma sapan şeyler yazıyorum.Hop oturuyorum hop kalkıyorum.
 Sonra hemen 10 dakika sonra pişman oldum.Çok ağır şeyler söyledim ona .O an hem sinirden yaptım bunu hemde geri dönüşü olmasın diye...Artık geri dönüşü olmasın bu işin.Ben tam yeni bir sayfa açmışken tekrar gelmesin bana istedim.Kendimi tutmadım o lafları söylerken...
    Çok kırgınım ... Anlatılır gibi bir şey değil.Kalbimi taşla ezseydiler keşke.Eminim bu kadar acımazdı. Gururum incindi.Nasıl kötü bir histir bu Allah'ım! Kalbim nasıl atıyor o an yanaklarım,kulaklarım  nasıl yanıyor.Ellerim nasıl titriyor öyle ki kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum o an.Çünkü vücudum anormal tepkiler veriyordu.
Insanın ne zormuş en  sevdiğini başkasıyla mutlu görmesi.Yüzünün güldüğünü görmesi.Bende bir resmi yok ama başkasıyla nasıl mutlu görünüyor...Kıyamadım bir yandan..Mutlu olsun...Istiyorum bunu birbirimizden uzakta ikimizinde güzel yaşantıları olsun.Bir daha görmeyeyim yüzünü...
 Suçlu mu peki? Evet... Benden daha suçlu olduğu kesin.Çok incitti beni... Bardağı taşıran son damla aldatması oldu.Daha önce her defasında affettim.Özünde iyidir aslında bilmiyorum tanıdığım kadarıyla öyleydi.Artık onu tanıdığımdan da emin değilim.Benim sevdiğim ben uyurken gelip gözyaşı dökmüştü.Onun gözünden bir yaş damlamıştı yanağıma.Ben o bir damla yaşa aşık oldum.Ama şu an karşımda tanıyamadığım bir insan var...Bazen ise tanıdığıma bile pişman olduğum.
Eskiden onun beni sevdiğinden adım gibi emindim.Şimdi ise beni sevmediğinden adım gibi eminim.Bu yüzden kendimi de teselli edemiyorum..
Şimdi ben ondan binlerce kilometre uzakta onun için gözyaşı dökerken o ise başka biriyle şu an.Aynı evde aynı çatı altında. Kim bilir belki şuan göz göze diz dize oturuyorlar.
Artık benim payıma düşen bağrıma taş basmak galiba. Her insanın bir diyeti varmış bu dünyada benimki de bu olsa gerek. Allah'ım başka dert vermesin...

Yitik...

Oyle bir andayım ki.Kimseyle konuşmak istemiyorum.Hatta kimseyi görmek istemiyorum.Panjurları kapadım güneşime... Sabahın bu saatlerinde karanlık odam.Ölürcesine yalnız kalmak istiyorum.İçimdeki çığlıkları duymamak için şarkılar mırıldanıyorum.Bir yandan ağlıyorum istemsiz.Kimse yok bana yardım edecek . (Allah'ımdan başka.Ne yaptım ben ? Nasıl geldim bu hale?)  Her şey nasıl bir anda böyle gelişti?Daha 2 hafta öncesine kadar umutlarım vardı benim.İçimi kaplayan bu huzursuzluk nasıl geçer? O kadar şey düşünüyorum ki aynı anda ne düşündüğümün farkında değilim..
 Sürekli arayış içindeyim.Sürekli bir bekleme anları.Uykularım öyle bölük pörçük ki .Kaçta yattım kaçta kalktım tahmin bile edemiyorum.Dışarısı karanlık mı şu an ? Yoksa benim içim mi karanlık? Zaman kavramını yitirdim sanırım.
  Öyle bir değiştir(il)tim ki; hayatla dalga geçiyorum. Omuzlarımda kırgınlıklarım,kızgınlıklarım,çaresizliklerim,beklentilerim.Onlarla yürümeye devam edemiyorum.Kurtulmam lazım.Bazen kalbim sıkışıyor hissizleşiyorum;nefes almakta zorlanıyormuşum gibi geliyor.Sanki son nefesimmiş gibi...O an düşündüğüm şey "Allah'ım son nefesim olsun yalvarıyorum".
Insanlar benden nefret eder oldular.Kendimi öyle meşgul ediyorum.Hayatı artık ciddiye almıyorum.Bir yandan kırdığım insanlardan özür diliyorum.Ölümü bekleyen bir hasta gibi helallik istiyorum....Bir yandan kırmaya devam ediyorum.Ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum.Mutsuzluğumun arkasında yaşattığım mutsuzluklar var belki kim bilebilir...Tek istediğim şey ya bedenimin ya ruhumun huzur bulması.

Peki nasıl mı olacak? Bu sorunun cevabı kocaman bir MUAMMA. 

7 Kasım 2013 Perşembe

Yoruldum...

 Gözyaşları içerisinde yazıyorum bu yazıyı...Nasıl aptal yerine konduğumu düşündükçe gözlerimden bir damla yaş daha akıyor...Yoruldum ahh... Çok yoruldum.
  Herkesi affedebilirim.Ama bir daha asla kendimi affetmeyeceğim.Başkalarına kızarsınız,küsersiniz nefret edersiniz geçer.Ne kötü şey kendinden nefret etmek....
Insan nasıl bu kadar kör sağır olur? Nasıl böyle aptal olur?
Kelimelerimi toparlayamıyorum ki yazayım.Kendime gelince devam edeceğim...

23 Mart 2013 Cumartesi

Nasılsın görüşmeyeli?

Selam canlar...Bırakacaktım buraları ama üşendim açıkcası yeni blog açmaya...Buradan devam edeceğim.Bu günlerde çok huzurluyum nedendir bilmiyorum ama sanırım üzerimdeki hastalığı attım.Rahatlıyorum.Çok mutluyum(maşallah).İsteyince oluyormuş demek bunu gerçekten anladım...Uzun zamandır saplantılı bir şekilde aşıktım.Çok aşıktım ,ne yapsam unutamıyordum.Günlerim internet başında geçiyordu.10 dk da bir bakardım twitter ve facebook'a.Gerçi bişey paylaşmazdı ama insan bekliyor işte :) Çok zor bi dönemdi hayatımın en güzel yılları boşu boşuna gitti biliyor musun...Neyse zararın neresinden dönersen kar demişler.Bende öyle teselli ediyorum kendimi ama atlattım.10 dk bir baktığım profiline 1 haftadır bi kez bile bakmadım.İçimde bi istekte kalmadı ki hani meraklıyım da kendimi tutuyorum diye değil.Cidden artık umrumda değil istedim ama gerçekten istedim ve bitti.Ohh bee!Rahat bi nefes aldım.Şimdi ise hayatı kafama göre yaşıyorum geziyorum eğleniyorum.Karışan yok görüşen yok ne güzel bi duyguymuş bu.Benden size tavsiye kimse vazgeçilmez değil.Salak kafam bir zamanlar onun yüzünden ailemden vazgeçmeyi bile göze almıştım.Harbiden ne salakmışım..Ana-baba gibi yar mı var.Onlar aslında Allah'ın bize en güzel armağanları.Resmen bizim yeryüzündeki koruyucu meleklerimiz...Çok seviyorum annemi ve babamı artık kıymetlerini biliyorum,kırıp üzmemeye dikkat ediyorum.Allah hepimizin anne ve babasını başımızdan eksik etmesin.Uzun ömürler versin onlara..Lütfen sizde üzmeyin annenizi babanızı... Bide şöyle bir şey var çok dua ettim ben.O yüzden bu yazım biraz maneviyat dolu olabilir :) Ama duanın gücü diye bişey var bundan eminim.Bi kere gönlün ferahlıyor.Huzur doluyorsun. Bi kaç ipucu vereyim mi eski sevgiliyi unutmak için ? :) 1-Öncelikle kesinlikle bitirmeyi kafana koyacaksın.(İhtimallerle,keşkeleri silip atmak gerek.Net olucaksın!) 2-Onunla ilgili olan bazı şeylerden kaçmayacaksın.(Mesela beraber izlediğiniz filmi defalarca izle,sevdiği müziği defalarca dinle,geçtiğiniz sokaklardan geç, gittiğiniz mekanlara uğra ki bunlar senin için sıradanlaşsın) 3-Sana onu hatırlatan şeyleri yok et.(Hediyeleri çöpe at,mesajlarını sil mesela) 4-Sosyal ağlardan sil hatta engelle! (Facebook,twitter,instagram,foursquare gibi yerlerden sil ve engelle...Engellemekle kalmasın asla ve asla bakma..A birde telefon numarasını da sil) 5-Onunla ilgili birileriyle konuşmayı bırak.(Güzel anıları aklına getirme onun yerine yaptığı kötü şeyleri hatırla.Ben mesala dedemi kaybettiğimde beni bi kere bile aramamasını hatırlıyorum.Yaptığı çok şey var hatta çok ağır şeyler var hepsi belki bi ihtimal affedilebilir ama bu affedilmez bu çok insanlık dışı bi davranış ki kötü bile ayrılmamışız.) 6-Slow müzikler dinlemeyi kesinlikle bırakmalısın.(Bu zaten insanı en çok zora sokan şey.Dinleyip ağlama krizine filan girenler var.Aman evlerden ırak...Tamam canım tamam bende öyleydim eskiden ama şimdi biliyorum ki "hiç bir şey benden kıymetli değil.Beni kaybettiğine o gerizekalı bebe ağlasın".Gerçi umrumda değil ne hali varsa görsün) 7-Kendine meşgaleler bul.(Ne bileyim hobi edin,kurslara yazıl,kitap okumayı dene-kesinlikle işe yarıyor) 8-'Tamam geliyorum'cu ol.(Bu süreçte arkadaşların seni çeşitli yerlere çağıracaktır.Onları reddetme elinden geldiğince katıl onlara.Böylece hem zaman geçer hem de yeni insanlar tanıyabilirsin) Ben denedim bunların hepsini kesinlikle işe yarıyor.Umarım seninde işine yarar.

19 Şubat 2013 Salı

Kapanıyoruz!

Selam... Çok zaman oldu uğramadım buralara. Ama içimde öyle çok şey birikti ki ne yapsam bilemedim. Bi yandan yazmak istiyorum bir yandan sessizliğe boğulmak ama en mantıklı yazmak diye düşünüyorum..Bazı acı tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.Sırf kimse benim gibi üzülmesin kırılmasın diye..Başka bir blog açıyorum yazılarıma oradan devam edeceğim ee sizleri de beklerim.Başkalarından fikir almak her zaman işime gelmiştir.Şimdilik bu kadar..Kalın sağlıcakla... Yeni blogum adresini buradan paylaşacağım.Herkese iyi günler..